21 Haziran 2017 Çarşamba

ZAMAN




ZAMAN

Zaman hırka olsa giysem bedene
Kavuşmaz düğmesi girmez iliğe
Örülmüş duvar anlık mutluluk nafile
Viran olmuş ömür bitmiş nefes beyhude

Zaman adım olmuş durmak yakışmaz
Koşsam ardından ne çare elle tutulmaz
Yaradandan izinli sual sorulmaz
Akıp gitti sel gibi bent kursam beyhude

Zaman azık sanki koysam heybeme
Revan olsam yola gitsem gurbete
Ardım sıra gelir mi dertler bilmem öldürmeye
Dermansız oldu sancılar merhem beyhude

Zaman su olmuş söz dinlemez nafile
Saatte akrep zehirli garezi kime
Güneş doğar ay çıkar sorulmaz niye
Yıldızlar sadık küsmez geceye
Ve sen ey bedene şifa ece
Gel de kaldır naaşımı teneşire...


Mustafa Yılmaz


Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

6 Haziran 2017 Salı

KABUKSUZ YARALARIM



KABUKSUZ YARALARIM

Ne şiirler vardır yazılacak
Ne öyküler dilden dile dolaşacak
Aşk olur bazısı
Sevda kokar sızısı
Kederi kurşun sever gecede
Kahrı satırlar dizer harflerle

Medet umar kalem bardaktan
Buharında taze umutlar dökülür
Sakisi yok masamın sunacak
İki bardak
Biri dolu hüzün
Biri boş bakar solgun yüze

Taze sabaha bakar gözlerim
Küpeştede serpilmiş kumru
Oynaşan yaprakların sesinde umut
Tadında bir aşk olmalı aydınlatan güneşim

Yorgun bir düşün gerisinde kaldı gözlerim
Avuçlarımda yaşanmışlıkların teri
İçimde çocuksu bir gülümseme şen şakrak
Ne bir eksik ne bir fazla korkularım
Ben en çok kabuksuz yaralarımdan korkarım

Kaç yalandan artakalan sözlerin
Kefili oldu yazılmamış şiirlerim
Lal dilim mağrur bakar gözlerim
Kırıldı kalem verildi hüküm
Devası yazdığım öykülerim...
Mustafa Yılmaz

Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.


2 Haziran 2017 Cuma

KARANLIK UYANIŞ


KARANLIK UYANIŞ

Kederden nasipliyim bu gece
Sımsıkı bağlıyorum göz kapaklarımı
İpsiz iğnesiz dikiyorum
Lirik göz sularını zor zapt ediyorum
Kundaksız, kurgusuz
İçimin hıçkırıklarını bastırıyorum bir isyan batırır gibi

Sopasız silahsız
Uygun adım yürüyorum zamanın yolunda
Uygunsuz düşlerin şafağında
Bir elimde hançer misali korkularım
Diğerinde mavzer namlusu özlemim
Bir kurşun yokluğundayım
Kuş gibi atan yüreğe atılacak bir kurşun
Yasladığım sırtımda duvar soğukluğu
Yüküm devran kadar yorucu
Göğsümde bir ayrılık ateşi
Sönmeyen sabahlara karanlık uyanış misali
Dokun şimdi başucumdaki yokluğuna
Soğuk bir taş belki de
Bir baş eksik omzumda
Yol çamur güz yaşlarında
Uzak bir iklim adı belli olmayan
Yorgunum bu akşam adımlarım kesik
Biçilmiş orak ile buğday servisi bedenim
Güneş görünce kuruyacak
Dökülecek başaklarım
Dağılır belki tanelerim yeni filizlere gebe
Gün ağarır yeni güne
Gün katran gözlere
Hatırlamıyor dil son söylediklerini
Son olan söylemler doğuruyor yeni kederleri
Bir kaftan biçtim kendime
Yorgunluğun ödülü
Rengi beyaz sonsuzluk örtüsü haki
Koyulun işe tanıyanlar
Üç beş kürek zahmeti
Gömün beni...


Mustafa Yılmaz

Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

1 Haziran 2017 Perşembe


Ölüm ayrık otu gibidir, 
Neresinden yolarsan yol mutlaka yeşerir bir yerde. 
Can suyu son nefestir biline...


Mustafa Yılmaz